Duygusal zeka, insanın yaşamına daha derinlemesine nüfuz eden ve onun akılcı varlığının yanı sıra etkin bir yaşamı sürdürmesine destek veren duygularını da inceleyen ve hatta sağlıklı bir karar alma ve etkin bir varoluşun gerçekleştirilmesini sağlamak için duyguların kaçınılmaz olarak dikkate alınması gerektiğini ve ancak duygularla beslenen bir akılcılığın çözüm üretebileceğini ortaya koyan bir yaklaşımdır.
Bireysel ve sosyolojik süreçlere farklı yansımaları olan yaklaşım sosyolojik boyut perspektifinde değerlendirildiğinde, duygusal zekanın, duygusal ve akılcı süreçlerin birlikte hareket eden süreçler olgusu şeklinde düşünülmesi mümkündür. Bireysel boyutta bir değerlendirme yapıldığında ise duygusal zeka, kişilerin amaçlarına ulaşmasında, yaşam doyumu elde etmesinde, ilişki ve performans yönetiminde, problem çözümünde, alternatifler arasında sağlıklı, bilinçli tercihler yapabilmesinde vizyon oluşturmasında enerjisini pozitif yönde ve yapıcı bir biçimde yaşamına katkı sağlayacak yönde kullanmasında yararlanabileceği bir zeka boyutu olarak tanımlanır.
Farklılaşan dünyanın kazandığı yeni anlayışa göre geleneksel düşüncenin aksine duygular;
- İnsanların hayatlarına zeka ve duyarlılık katarlar,
- Yararlıdırlar,
- Nadiren müdahale ederler,
- Çoğu zaman mantık ve sağduyu ile çelişmezler,
- Aksine mantıklı ve sağduyulu düşünmeyi zorlayıcıdırlar,
- Kişileri canlandırır ve başarıya ulaştırırlar.
Bir kavram olarak duygusal zeka ele alındığında onun, duyguları anlamak ve ifade etmek, duyguları düşünce içinde özümseyebilmek, duygularla anlayabilmek ve sorgulayabilmek, kendinde ve başkalarındaki duyguları düzenleyebilme yeteneği olarak tanımlanabileceği görülmektedir.
Spor psikolojisi araştırmalarına da konu edilen duygusal zeka kavramı, sportif performansla ilişkili olduğu kabul edilen; stres, kaygı, stresle başa çıkma, güdülenme gibi gerek bireysel gerekse grup performansını etkilediği varsayılan değişkenleri içermesinin yanı sıra, grup içi süreçler ve bireyler arası ilişkilerde de yüksek öneme sahiptir.
Sporla bağlantısı daha derin düzeyde incelendiğinde duygusal zekanın spor ve sporcu etiğine ait olduğu kabul edilen pek çok değer ile buluştuğu görülür, şöyle ki;
- Kendini ifade
- Özgüven
- Özdisiplin
- Kendi yaşam ilke ve değerlerini belirleyebilme
- Hedef belirleyebilme
- Zorluklarla başa çıkabilme
- Olumlu ve üretken bir düşünce modelini benimseme
- Duygularını tanıma, yönetebilme ve kontrol edebilme
- İç denetim odağına sahip olma
- Sorun çözebilme
- İstikrar ve irade
- Başkalarının duygu ve ihtiyaçlarını anlayabilme, empati kurabilme
- Etkin iletişim ve dinleme becerilerini geliştirme
- Diğerlerinin yaşamına katkıda bulunma.
Öte yandan, her ne kadar tüm bireyler için geçerli olsa da özellikle sporcularda performansın tam olarak sergilenebilmesi açısından olmazsa olmaz olarak tanımlanabilecek “kişisel bütünlük” kavramı da duygusal zeka ile doğrudan bağlantılıdır. Kişisel bütünlük sahibi olmak bir sporcu için kendisine özgü olarak algıladığı özellikleri yaşantısının her alan ve anında gerçekleştirebilme yetisini kullanmakla eşanlamlı düşünülebilir. Söz gelimi, sporcu kendisini “sorumluluk sahibi ve disiplinli” olarak algılıyor iken antrenmanlara katılma davranışında zayıflık gösteriyor ya da çalışmalara belirlenen saatlere uyumlu şekilde katılmaktan imtina ediyor ise bu halde onun kendisiyle kurduğu ilişkideki tutarsızlıktan bahsedilir.
Kişisel bütünlük sahibi olmak kendi değerlerine ve gücüne inanmayı gerekli kılar. Bununla birlikte, asıl olan kişinin kendisini dürüst ve açık bir şekilde ortaya koyabilme yürekliliğini gösterebilmesidir. Zira, kişinin kendisi hakkında ulaştığı sonuçlar, kendisi ile kurduğu ilişkideki tutarlılık, onun kendi özdeşim yasasının, “ben kimim” tanımlamasının temelini oluşturur.
Üst düzey performans sergilemenin yaşamsal gerçeğine dönüştüğü gözlemlenen bir sporcu için performans öncesi, sırası ve sonrası gibi durumlarda duygularını kontrol edebilme ve birlikte performans sergilediği kişilerin duygusal durumlarını anlayabilme becerisi geliştirilmesi gerekli bir enstrümandır.
Diğer yandan, duygular üzerinde denetim sağlanamaması halinde sportif performans sırasında deneyimlenen duygunun olumlu ya da olumsuz olmasından bağımsız olarak dört ana unsuru etkilediği dikkat çeker;
- Dikkat
- Odaklanma
- Algı
- Zaman Yönetimi
Olumlu ya da olumsuz yoğun duygulanımlar, performans sırasında zihnin “şimdi ve burada” olma halinden yoksunlaşmasına, dolayısıyla anın gerektirdiği doğru hareket, eylem ve stratejinin değerlendirilmesine olanak vermeyeceği için beklenen başarı ile sergilenen arasında olumsuz bir görüntünün duruma hakim olmasına, izleyen süreçte sporcunun bireysel performansında içine düştüğü zayıflayan durum ile ilişkili olarak pişmanlık, kendini eleştirme, mazur gösterme, suçlama döngüsünde sıkışmasına özsaygı ve özdeğerliliğini sorgulamasına zemin yaratabilecektir. Bu döngüdeki duygusal zorlanma aşılamadığı halde, düşük seyreden duygusal denetim sporcunun kariyer yaşamında bir zafiyet oluşturma potansiyelini içinde barındırır.
Sportif performans ve duygu konusunda son yıllarda en çok dikkat çeken çalışma Robazza, Bortoli ve Hanin (2004) tarafından Hanin’in geliştirdiği IZOF (Individual Zone of Optimal Functioning) modeline dayanarak yapılandırılan araştırma olmuştur. Kuramcılara göre, üst düzey sporda performansı artırmanın anahtar unsurlarından biri duygusal durumlara dayalı görevle ilişkili veya kişi yönelimli performansın doğrulukla öngörülebilmesidir.
Hanin’in elit spor ortamında geliştirdiği kuram uyarınca duygular toplam insan işlevselliğinin çok modelli, durumsal ve dinamik göstergesi olarak kavramsallaştıran psikobiyososyal durumun bir bileşenidir. Kuramcıya göre, beş temel duygu boyutu olan;
- Biçim,
- İçerik,
- Yoğunluk,
- Zaman,
- Bağlam
bireysel optimal ve işlevsiz yapıyı ve performansla ilgili duygusal deneyimlerin dinamiklerini tanımlar.
Tanımlanan bu yapılar önce başarılı ve zayıf performansla ilgili duygusal durumların bireysel işaretlerini belirler. Daha sonra bu işaretler, sezon boyunca tekrarlanan ölçümlerle, mevcut duygusal durumun tahmin edilebilmesi için bireyselleştirilmiş bir ölçüm olarak işlev görür.
IZOF modelinde duyguların içeriği birbiriyle ilişkili olmakla birlikte iki farklı faktörle kavramsallaştırılır. Bu faktörlerden biri haz (zevkli veya zorlayıcı) ilkesine dayanırken diğer faktör duygunun performans üzerindeki etkisine bağlı olarak kolaylaştırıcı veya engelleyici olarak sınıflandırılır. Sözü edilen bu iki faktörün etkileşimi;
- Olumlu, zevkli, kolaylaştırıcı duygular;
- Olumsuz, zorlayıcı, kolaylaştırıcı duygular;
- Olumlu, zevkli, engelleyici duygular;
- Olumsuz, zorlayıcı ve engelleyici duygular.
olmak üzere dört farklı duygu içeriği meydana getirir.
Yine spor araştırmacılarından Cerin ve Barnett (2002) de yarışma öncesi stres ve kaygı süreçlerinin idare edilebilmesi için duyguların önemine dikkat çekmişler, bu süreç zarfında bazı duygulardaki yoğunluk ve sıklığın belirlenebilmesi halinde yarışma stresi ile başa çıkmanın daha kolay olabileceğini vurgulamışlardır.
Egzersiz ve sporda duygu-sportif performans ilişkisine ışık tutmayı amaçlayan bir diğer yaklaşım Apter’in (2001) “tersine dönme kuramı” (Reversal Teory) dır. Tersine dönme kuramı duygu, motivasyon ve kişiliğe ilişkin genel bir kuramsal model olup, Somatik Meta Motivasyonel ve Etkileşimsel Meta Motivasyonel olmak üzere iki başlık altında toplanır. Sporcuların fiziksel uyarılmışlıklarını nasıl algıladıklarıyla ilgili olan meta motivasyonal bölüm “somatik” olarak tanımlanırken, kişiler ve objelerle (top, rakip, labut, bisiklet) ilgili olanlar “etkileşimsel” olarak tasnif edilmektedir.
Sporcuların kendi güdülerini nasıl deneyimledikleri ile ilgili zihinsel durumlardır ve aralarında bir dönüşün olabilmesi üç önemli duygu durumunun varlığını gerektirir. bunlar, beklenmeyen olaylar, engellenme ve bıkkınlıktır.
Genel bir değerlendirmede, kısa bir aktarım olarak verilen tersine dönme kuramının, sportif yarışmaları kazanma veya keybetmenin sporcuların somatik ve etkileşimsel duyguları üzerinde güçlü değişimler yapabilme gereğini düşündürtmekte oluşu dikkat çeker.
Egzersiz ve spor pek çok fiziksel becerinin yanı sıra duygusal becerilerin kullanımını da gerekli kıldığı, sporcuların pek çok durumda rakip, çevre veya bir objeye karşı fiziksel bir mücadele için de olsa yarışma kaygısı, seyirci baskısı, özgüven sorunları, takım içi iletişim sorunları, grup bütünlüğünün sağlanabilmesi gibi duygusal açıdan zorlayıcı konularda deneyim sahibi oldukları bilinmektedir. Nitekim, bu durum sporcu veya egzersiz yapan bireylerin egzersiz davranışına devam edebilmek için duygularıyla ilgili düzenleme yapmak zorunda olmaları gereğini tartışmasız olarak ortaya koyar.
Hatırlanmalıdır ki, sporda doruk performans ve başarı; sadece fizik, teknik ve taktik hazırlıkla değil, aynı zamanda psikolojik hazırlanma ve sosyal yaşamın düzenlenmesiyle de gerçekleştirilmektedir. Sportif performans bütüncül bir doğaya sahiptir, bu nedenle sporcunun kişisel bütünlüğünü tesis etmiş olmasını ön koşul olarak gerektirir.
Yine Goleman tarafından yapılan “kendini harekete geçirebilme, aksiliklere rağmen yoluna devam edebilme, dürtüleri kontrol ederek doyumu erteleyebilme, ruh halini düzenleyebilme, sıkıntıların düşünmeyi engellemesine izin vermeme, kendini başkalarının yerine koyabilme ve ümit besleyebilme” olarak yapılan duygusal zeka tanımı da sporcunun kişisel gelişim programı çerçevesinde duygusal zekayı geliştiren eğitim ve antrenmanlara katılımının ne zorunlu olduğu hakkında net bir vermektedir.
Tüm bu aktarılanlardan yola çıkarak, bir sporcunun sportif başarısının sürdürülebilirliği açısından duygusal zekasının beslenmesi ve güçlendirilmesi gerektiği açıklık kazanmaktadır. Bunun da, ilerleyen zaman koşulları içerisinde maksimum dayanıklılığa ulaşmada duygusal zeka içeriklerinin önemine işaret ettiği söylenebilir. Özetle, sporcunun duygusal zeka içerikleri ile donatılmış bir dizi eğitime tabi tutulması elit yaşamı içerisinde özgüvenini, özsaygısını, güdülenme, eşduyum ve sosyal becerilerini geliştirici, sportif etkinliğini güçlendirici rol oynayacağı görüşü benimsenmektedir.
Yararlanılan Kaynaklar :
CÜCELOĞLU, D. Savaşçı. Sistem Yayıncılık. İstanbul. 1999.
KUNTER, Erkut. Spor Psikolojisi El Kitabı. Nobel Yayın Dağıtım. Ankara. 2006.
TOK, Serdar . “Performans Sporcusu ve Spor Yapmayan Üniversite Öğrencilerinde Duygusal Zeka ve Kişilik Özelliklerinin Karşılaştırılması”. Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Sporda Psiko-sosyal Alanlar Anabilim Dalı Yayınlanmamış Doktora Tezi. İzmir. 2008.
YAVUZ, Kudret Eren. Duygusal Zeka. Hayat Yayınları. İstanbul. 2009.