Sporda doruk performans ve başarının yükselen bir değer olarak artış gösterdiği yıllar içerisinde spor ve egzersiz çerçevesinde araştırmalar yapan farklı bilim adamları, düşünürler ve spor ahlakçıları sportif etkinliğin kişilik üzerine etkileri üzerine pek çok kuram geliştirmiş olsalar da, tüm bunların ortak söyleminin “spor karakteri şekillendirir” önermesi altında toplanabileceği görülür düzeydedir.
Öte yandan tüm bu araştırmaların temel motivasyonunun sporcunun kişiliğini tanımak ve onu doruk performansa taşıyacak kişiliğine uygun yöntemleri bulmak olduğu düşünülebilir.
Nitekim, bu noktadan hareket edildiğinde, takım sporlarının akranlarla kaynaşma, sosyal uyum ve işbirliği yapmayı, bireysel sporların ise özdisiplin, irade ve kendine güveni geliştirici yönde kişiliğin gelişimini beslediği aşikar olur.Geniş bir perspektiften ele alındığında beden eğitimindeki serbestlik ve zorunlu olmayış durumunu öğrenci – öğretici ilişkilerini geliştirirken, mikro ölçekte sporcunun sosyalleşme sürecini kolaylaştırdığını, buna bağlı olarak ilerleyen antrenman ve müsabakaya hazırlanma sürecinde sosyal uyum becerilerinin genişleyerek arttığını söylemek mümkün olabilir.
Bazı spor dalları, özellikle bedensel temasın olduğu spor dallarında belirgin olduğu gibi, daha yüksek bir iletişim değerine sahiptir. Uygulanan sportif etkinliğin kendine has teknik-taktik ve hareketler aracılığı ile duyguların ifade edilmesine olanak sunuyor oluşu, her yaşta bireyin kendilerine uygun sportif etkinliklere katılmalarının teşvik edilişini makul kılar. Bu teşvik, toplumsal düzeyde psiko-fizyolojik esenliğin artışına destek verilmesi açısından vazgeçilmez değerdedir. Denilebilir ki, spor kişiliğin olumsuz görüntülerinden saldırganlık dürtülerini doğal yolla ve sosyal kurallara uygun biçimde boşaltmayı öğretirken, kişiliğin dengeli doğasını yapılandırır.
Spor uygulamaları süreci ve ortamındaki etkileşim, bir yönüyle bireyin topluma uyum sağlamasını gündeme getirirken diğer yandan kişilerin ruh ve beden sağlıklarını güvence altına alır. Uyum, ruh sağlığı yerinde olan insana ilişkin ön plana çıkan en önemli değerlerden biridir. Zira, uyumlu insan, geleceğe yönelik iyimser bakışa sahiptir ve önünde uzanan geleceğe ilişkin uygun plan ve beklentilerinin çerçevesini belirlemiş bir yapı sergiler. Bu kişiler, çevrelerindeki diğer insanlarla karşılıklı olarak birbirlerini hoşnut edecek olumlu ilişkilerde bulunurlar.
Sportif faaliyet, aynı zamanda, nörovejatatif sinir sistemi üzerinde olumlu etki yaratarak bu sistemin dengeli bir şekilde çalışmasını destekler. Böylece aşırı heyecanların, gerilim içeren olumsuz duyguların ve sinirlilik hallerinin giderilmesine yardımcı olur.
Diğer yandan, sporcu her türlü rakip, seyirci, hava ve saha koşulları, hatta hakem profili gibi engel olarak değerlendirilebilme olasılığı bulunan unsurlara karşın, amaçladığı performansı sergileyebilmek üzere bedensel ve ruhsal kapasitesinin sınırlarının sonuna kadar gidebilmek zorundadır. Doğal olarak, bu yetkinliğe ulaşabilmek için gerekli antrenmanları yapmak ve süreci yönetirken fedakârlıklara katlanmak gibi yaşamsal bir gerçekle karşı karşıyadır.
Sporun birey üzerindeki bedensel ve ruhsal düzeydeki etkisi antrenman ve yarışma koşullarına göre farklılık gösterir. Sporcu açısından bir diğer önemli husus da politik ekonomik ve sosyal nedenler ile nitelik ve nicelik değiştirme özelliği gösteren yaratılmış toplumsal baskıdır. Denilebilir ki, sporcu tüm zorlayıcı koşullarla birlikte kendisini adeta eleştirel tabiri caiz ise düşman bir ortam içinde yarışırken tecrübe eder.
Bu nedenle, sporda başarıyı sağlayacak olan kişilik özellikleri saptanırken, sporun kişilik üzerindeki gerek bedensel gerekse ruhsal etkilerinin göz önünde bulundurulması ve yine gerek genel ve gerekse spor dallarına göre farklılıkların değerlendirilmesi önem kazanır.
Sağlıklı birey, farklı deyişle duyumsal ve organsal yaşantıları doğru olarak simgelenen birey kendini gerçekleştirmiş birey olarak düşünülebilir. Daha da ileri giderek, bireyin gerçek yaşantıları ile örtüşen ve uyum gösteren değerlendirmeler yapılabildiği oranda sağlıklı olabileceği ve ancak böylelikle tüm potansiyellerini gerçekleştirebileceği ifade edilebilir.
Kendini gerçekleştiren birey, “kapasitesini tam olarak kullanan birey” demektir.
Kendini gerçekleştirme güdüsü, insan davranışlarını yöneten temel güdüdür.
Kendini gerçekleştirmiş bireyin en önemli özellikleri gerçeği algılayabilmesi, yeteneklerini geliştirip kullanabilmesi, yeni yaşantılara açık olabilmesi ve kendini tanımasıdır.
Öte yandan, özellikle sporcularda performansın tam olarak sergilenebilmesi açısından olmazsa olmaz olarak tanımlanabilecek “kişisel bütünlük” kavramı şöyle bir incelenecek olursa kişisel bütünlüğün temel olarak üç düzeyde gerçekleştiği görülür; (Cüceloğlu,1999):
– Özü sözü doğru olmak
Bu düzeyde kişi iç dünyasının farkında olmaya özen gösterir. Niyetinin farklı bir deyişle bir şeyi niçin söylemek veya yapmak istediğinin bilincindedir. Bu yüzden, ağzından çıkan sözlerin duygu ve düşünceleriyle çelişmemesine özen gösterir. İç dünyasını yok sayan konuşmalar yapmaz ve farkında olduğu her şeyi hesaba katarak, bilinçli bir şekilde davranır.
– Değerler ve ilkelerle ahenk içinde yaşamak
Bu düzeyde kişi iç dünyasında yaşattığı duygu ve düşünceleri gözlemleyerek sevgi, vicdan, hizmet, onura saygı gibi temel değer ve ilkelerle ahenk içinde tutmaya özen gösterir. Diğer bir deyişle, kişisel bütünlüğünün gerektirdiği bir takım düşünce ve davranışları süzgeçten geçirerek iç dünyasına ve algılarına bilinçli bir şekilde müdahale edebilecek bir yetkinlik kazanır. Böylece bilincinde o değeri yaşar hale getirir. Söz gelimi, kızgınlığı sert sözlerle ortaya koymak kişisel bütünlüğün bir gereği olabilir ancak karşıdakinin onurunu korumak gibi temel bir değeri yaşatabilmek amacıyla kişiyi incitmeden uyarmaya yönelmek gereklidir.
– Bir duruş içinde olmak
Bu düzeyde kastedilen gelecekte yaratılmak istenen bir olanağa kendini adamak ve bu olanağı yaşatma sorumluluğunu üstlenmektir. Böylesi bir anlayış belirlenen hedefler doğrultusunda plan yapmak, kişisel bütünlüğünü zedelemeden o plana uymak ve yine bu doğrultuda çıkabilecek eksiklikleri gidermek gibi sorumlulukları beraberinde getirir.
Yukarıda açıklananlardan hareketle kişisel bütünlüğün duygusal zekanın temel taşlarından biri olan özbilincin kalesi olarak değerlendirilmesi mümkün hale gelmektedir. Bu aynı zamanda sporcunun, kendisi ile ilgili olarak algıladığı özelliklerini hayatının her noktasında gerçekleştirebilmesini de gerektirir.
Sporla psikolojinin bağlantısı incelendiğinde spor ve sporcu etiğine ait olduğu kabul edilen değerlere aşağıda işaret edilmiştir;
- Çalışma ahlakı geliştirmek
- Disiplin anlayışı kazanmak
- Hatalardan ders çıkarmak
- Uygun çözüm için doğru alternatif ve stratejiler geliştirmek
- Sağlıklı bir rekabet ruhu ve sebat
- Sorumluluk duygusu
- Olumsuz şartları göğüsleme becerisi
- Kararlılık ve istikrar
- Stresle başa çıkabilme
- Planlama ve uygun taktik geliştirme
- Problem çözme becerisi
- Performans gelişimi
- Nezaket, saygı ve sevecenlik
- Sosyal beceriler
Nitekim, Biçer (2006) de sporcunun üst düzey performans sağlayabilmesi için kaslarının rahat ve gerginlikten uzak, zihninin sakin ve berrak, duygularının olumlu olması gereğine farklı bir deyişle sporcunun iyimser, canlı, neşeli, sevgi dolu, yapabileceklerine dair tam bir inanç taşıyan bir duygu durumda olması gerektiğini belirtmiştir. Biçer’e göre mükemmel bir performans için gerekli olan bazı temel stratejiler şunlardır;
- İçinde bulunulan zihinsel ve duygusal atmosferin performansı belirleyeceğinin göz önüne alınarak sporcunun ne düşündüğü ve ne hissettiğine dikkat etmesi ve olumlu olması,
- Koşullar ne olursa olsun, neyi ve nasıl düşünmesi gerektiğini sporcunun kendisinin belirlemesi,
- Maç, antrenman ve genel yaşamda olması istenmeyenlere değil, bilakis olması istenenlere odaklanılması,
- Olumsuz kelimeler yerine olumlu ve kişiyi güçlendirecek kelimelerin konuşma diline dahil edilmesi,
- Maç ve antrenmanlarda sporcunun %100’ünü ortaya koyması, yaptıklarından haz alması ve %99’u kabul etmesi,
- Yapılamayana değil, en iyi yapılabilinenlere odaklanma,
- Maç öncesi zihinde canlandırma tekniklerini uygulamak suretiyle sporcunun kendisini en ince detaya kadar hazırlaması,
- Nasıl başlanıldığı kadar, nasıl bitirildiğinin de öneminin kavranması zorunluluğu,
- Zor anlara karşı davranış stratejilerinin geliştirilmesi,
- Hayal gücünün kişinin içindeki en güçlü hazine olduğunun takdiri ve etkin kullanımı,
- Her gün ulaşılabilir hedefler konulması ve bunun alışkanlık haline getirilmesi,
- Sporcunun kendisini sürekli öğrenme ve gelişmeye açık tutması,
- Kendinden iyi olanların izlenmesi ve onları farklı kılan yönlerin araştırılması ve kişinin kendisine bu özellikleri transfer etmesi,
- Sıradan değil, mükemmel antrenmanın kişiyi mükemmel sonuçlara ulaştıracağının kabulü,
- Ufkun geniş tutulması, sınırlayan unsurların fark edilmesi ve bunların olması gerekenler ile değiştirilmesi,
- Takım arkadaşları ve antrenör ile uyum ve ilişkilere önem verilmesi,
- Problemin değil, çözümün parçası olunması,
- Öğrenilenlerin sindirilmesi ve günlük yaşama uyarlanması,
- Bir diğeri için mümkün olanın kişinin kendisi için de mümkün olabileceğinin göz önünde bulundurulması, başarının kişilerin tekelinde olmadığının anımsanması,
- Hatanın mevcut olmadığının, sadece öğrenmenin var olduğunun, hataların öğretmen olduğunun kabul edilmesi,
- Yeteneklerin kişinin kendisine ve insanlığa hediye olarak verildiğinin hatırlanması ve bunların iyi ve amacına yönelik olarak kullanılması,
- Haz duyulmayan bir çalışmanın boşa çekilen bir kürekten farklı olmadığının anımsanarak, yapılan işten en üst düzeyde zevk almaya yönelinmesi.
Günümüz gelişim psikolojisi yaklaşımlarına dayanarak katı ve sınırlı bir kişilik oluşumu görüşünü savunmaya olanak kalmadığını söylemek yanlış olmayacaktır. Özellikle de bu, kanımızca, kişiliğin gelişimi ve ruh sağlığının güçlendirilmesi için destekleyici bir alan olarak kabul edilen spor alanı ve bu alanda faaliyet gösteren bireyler için tam olarak geçerli bir sav olarak kabul edilebilecektir. Zira spor ve sportif faaliyet bireylerin çözümlenmemiş duygularının sağaltılmasına fizyolojik düzeyde yarattığı değişimler ile katkıda bulunurken, bu faaliyetleri yaşamlarının merkezine yerleştirmiş, bir diğer ifade ile meslek haline getirmiş kişilerde kişiliğin gelişiminin yaşamboyu süreçte devamlılık arz edişi kaçınılmaz olarak gerçekleşecektir.
Bu aşamada, dikkat edilmesi gerekenin elit sporcu kişiliğinin gelişimine destek verecek antrenörler, mentorlar ve spor psikologları gibi uzmanların bu gelişimin sağlıklı bir yapıya oturtulması doğru yapılandırılmış bir rehberlik sunabilmeleri olacağı düşünülmektedir.
Yararlanılan Kaynaklar :
CÜCELOĞLU, Doğan. Savaşçı. Sistem Yayıncılık. İstanbul, 1999.
BAŞER, Ergun. Uygulamalı Spor Psikolojisi. Remzi Kitabevi. İstanbul, 1998.
YÖRÜKOĞLU, A. Çocuk Ruh Sağlığı,. 4. b. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları. Ankara, 1982.
KURU, Emin. “Farklı Statüdeki Beden Eğitimi Bölümü Öğrencilerinin Kişilik Özellikleri”. G.Ü. Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi Cilt 23, Sayı 1, 2003. ss. 175-191.
GÖKMEN, H. ve ark. Yüksek ÖğrenimÖğrencilerinin Serbest Zaman Etkinliklerini Gerçekleştirme Düzeyleri. Milli Eğitim Bakanlığı Yayınları. Ankara, 1985.
BİÇER, Turgay. Şampiyonluğun Psikolojisi. 2.b. Beyaz Yayınları. İstanbul, 2006