Bir Sanskrit kelimesi olan Çakra dilimize çevrildiğinde tekerlek anlamı ile ifade bulmaktadır. Bedenin enerjetik yapısı dikkate alındığında aynı kavramın Türkçe karşılığı olarak Enerji Merkezi tanımlaması doğru bir deyim olarak ön plana çıkmaktadır. Dışarıdan alınan ve dışarıya verilen ‘Prana’ enerjisinin bedene giriş ve çıkış kapısı olarak nitelendirilebilecek bu merkezler konik biçimli, hızla dönen girdapsı yapıya sahip olup, bir yönleri ile enerji transformatörleri gibi çalışırlar.
Sağlıklı işleyen bir çakradaki enerjinin dönüşü saat yönündedir. Bu yöndeki dönüş bedene enerji alındığını gösterir, tersi durumda yani çakradaki enerjinin saat yönünün aksine dönmesi halinde bedendeki enerjinin dışarıya verilmesi söz konusudur.
İnsan bedeninde irili ufaklı sayıca pek çok Çakra bulunmakla birlikte, yazı içeriğinde 7 ana Çakra’dan bahis olunacaktır. Her ana çakranın karşılık geldiği bir sinir ağı ve endokrin bezi mevcuttur. Çakralar daha yüksek frekanstaki enerjiyi, fiziksel bedene indirgerken, bedende ilk değişiklik gösteren organlar salgı bezleridir. Tıpta endokrin sistemi olarak bilinen salgı bezleri enerjiyi hormonal etkilere dönüştürürler. Bu yüzden herhangi bir çakrada ortaya çıkan çalışma bozukluğu bulunduğu bölgeye denk gelen endokrin bezi salgılamasında azalma veya çoğalma yoluyla dengesizliğe yol açar.
Bedenin ön kısmında yer alan her bir ana çakranın, bedenin arka bölümünde yer alan bir eşi vardır. Çakraların bedenin ön yüzünde yer alan bölümleri genel olarak kişinin duyguları, arka yüzünde yer alan bölümleri ise kişinin iradesi ile ilişkilendirilir.
Kökleri, kişinin omurgası üzerinde yerleşen ana çakralar, her bir aurik katmana uzanan bir yapı sergilemektedir. Dolayısıyla çakralar kanalıyla bedene alınan enerji, bir katmandan diğerine akmaktadır.
Yaşanan tüm deneyimler çakralarımızın çalışma biçimini etkilemektedir. Üzüntü, sıkıntı, gerginlik vb. olumsuz duygular çakralarda tıkanıklıklara sebep olmakta, oluşan bu blokajların mevcudiyeti emilen enerjinin kalitesini azaltmakta ve hastalıkların oluşmasına zemin hazırlamaktadır. Aynı şekilde aşırı enerji ile dolarak hiperaktifleşmiş bir Çakra da sistemin bütünü için sıkıntı yaratacak bir durum oluşturmakta ve genel dengeyi bozucu etkiler doğurmaktadır.
Ana çakraların her biri ayrı bir renk, ses, element, organ ve duyu ilişkilendirilir. Bunları çakraları ayrı ayrı incelerken ele alacağız.
KÖK ÇAKRA
Dünyaya bağlılığımızı temsil eder. Fiziksel enerji miktarı ve fiziksel gerçeklikte yaşamak için gerekli irade ile ilgilidir. Merkezden akan enerjinin miktarı, yeryüzü ile bağlantı kurma yeteneğimizi ve günden güne dünyevi işlevlerimizi yerine getirebilme gücümüzü yansıtır. Toprak elementi ile sembolize edilen bu çakranın sağlıklı çalışması ‘kişinin ayaklarının yere sağlam bastığını’ gösterir. Bu merkezin somatik işlevlerinden biri içgüdüdür. Bu merkezdeki içgüdü hayatta kalmayı sağlayan, soyunu sürdürmek için üremek ve fiziksel zarara karşı duyulan korku sayesinde kendini korumak gibi ilkel duyguları içerir.
Bu merkezde yoğunlaşmış fazla enerji özgüven eksikliğinden doğan paranoyaya ve dünyaya karşı geliştirilmiş sürekli ve aşırı savunma mekanizmasına işaret eder. Bu durum aynı zamanda insana ait ilkel dürtülerin ön plana çıkmasına sebep olabilir. Yine, maddi anlamdaki açgözlülük buradaki işlev bozukluğundan kaynaklanmaktadır. Kök Çakra merkezinin gereğinden az enerji ile donanmış olması yaşama karşı duyulan isteksizliğin ve depresyonun bir göstergesi olarak kabul edilebilir.
Kök Çakra ile ilgili organlar, mesane, prostat, testisler, rahim ve dışkılama organları olan rektum, anüs ve üretra iken Çakra tarafından etkilenen beden bölgeleri ayaklar, bilekler, dizler, bacaklar, kalçalar, omurga, kemikler, tırnaklar, kan, kemik iliği ve bağışıklık sistemidir.
Diz ve bacak sorunları, sırt ve bel ağrıları, varis, siyatik, hemoroid, obesite, anoreksi nevrozu, dejeneratif mafsal iltihabı, kanser, kabızlık, ishal, lifli tümörler, testis veya rahim sorunları, halsizlik, bağışıklık sistemi bozukluğu bu çakranın dengeli bir şekilde çalışmaması nedeniyle oluşabilen fizikler rahatsızlıklardır.
Ölüm korkusu, terk edilmek, küçük düşürülmek, incitilmek, yakın olmaktan duyulan korku, kibir, letarji, kendine güven ve irade eksikliği, bencillik, öfke, kincilik, cinsel çekingenlik vb. de aynı çakranın yetersiz çalışmasından kaynaklanan psikolojik bozukluklardır.
Fiziksel bedenin hastalanmasının ardında yatan pek çok psikolojik neden bulunmaktadır, örneklendirecek olursak; dışkılama organları aracılığıyla vücuttaki toksinlerin doğru bir şekilde atılmaması sistemin hastalanmasına neden olur. Enerji psikolojisi açıdan değerlendirildiğinde, bu kişinin olumsuz ve gereksiz geçmişinden kopamaması anlamını taşımaktadır. Sözgelimi, kronik kabızlık eskimiş konu ve/veya eşyalara tutunmayı sembolize ederken, ishal çoğunlukla bir konunun özümsenmeden dışlanmasını ifade edebilmektedir. Korku bazlı bu tepkiler yine kök Çakra merkezinin dengeli çalışmamasının sonuçları olarak yaşantımıza dahil olurlar.
Kök Çakranın dengede olması bireye dünya ve dünyada bulunan varlıklarla derin ve pozitif yönde ilişki kurma yetisi kazandırmaktadır. Bireyin yaşam enerjisi serbestçe akabileceği için, kökleri sağlamca yere uzanabilecek, amaçlarını kolaylıkla gerçekleştirebilecek, sarsılmaz güven, mutluluk, neşe, canlılık ve iç güce kavuşacaktır.
PELVİS ÇAKRA
Bedenin Bedenin ön ve arka tarafında bulunan iki girdaba sahip olan pelvis çakranın psikolojik işlevleri ön girdap için karşı cinse duyulan sevginin niteliği, fiziksel, zihinsel ve ruhsal zevk alıp verme ile ilişkilendirilirken arka girdap cinsel irade ve arzu konuları ile bağlantılandırılır. Sembolik elementi su olan ikinci Çakra bedenimizin üreme organları bölgesinde yer almaktadır. Turuncu renkli çakranın ilişkili olduğu bezler yumurtalıklar ve erbezleri, bağlı olduğu sinir ağı ise hipogastrik sinirağıdır.
Deri, süt bezleri, vajina, penis, böbrekler ve boşaltım organları ikinci Çakradan etkilen organlar olurken, bedenin bu Çakra ile ilgili bölgeleri Pelvis, leğen kuşağı kemikleri, alt sırt bölgesi, kalçalar, apandisit, vücut sıvılarıdır.
Bu çakradaki işlevsel bozukluklardan dolayı oluşan bazı fiziksel hastalıklar Yumurtalık veya prostat sorunları, deri ve böbrek sorunları, pelvis ve alt sırt bölgesi ağrıları, kireçlenme, yüksek tansiyon, diyabet, apandisit, iktidarsızlık ve frijite; psikolojik rahatsızlıklar ise cinsel paranoya, cinsel utangaçlık, ensest, gösterişcilik, küskünlük, kıskançlık, hazza düşkünlük, cinsel bencillik, cinsel ilişki kurma yetersizliği, bedenden utanmak, kötümserlik, intihara eğilimdir.
Dengeli çalışan pelvis çakrası, bireye sağlıklı bir cinsel kimlik, duygusal ve spiritüel farkındalık sahibi olmak gibi özellikler kazandırmaktadır. Bu çakradaki uyum, cinsel denge, sevecenlik ve odaklanmışlığı ifade etmekte, kişiye olayların akışı ve çevresindeki kişiler konusunda derin bir anlayış sağlamaktadır.
KARIN ÇAKRASI
Göbek deliği bölgesinde yer alan ve sembolik elementi ateş olan karın çakrasının psikolojik işlevleri ön girdap için kişisel güç, kendine saygı, coşku hissi iken arka girdap sağlık iradesi ile ilişkilidir. Sarı renkli çakranın ilişkili olduğu bez pankreas, bağlı olduğu sinir ağı ise epigastrik sinirağıdır.
Üçüncü çakradan etkilenen organlar, safra kesesi, karaciğer, diyafram, sindirim organları, onikiparmak bağırsağı, dalak ve pankreas olurken, bedenin bu Çakra ile ilgili bölgeleri karın, orta sırt bölgesi, bağırsakların üst bölümü ve otonom sinir sistemidir.
Çakranın sağlıksız çalışmasının fiziksel düzeyde yarattığı rahatsızlıklar dalak, karaciğer ve pankreas sorunları, ülser, kolon ve bağırsak sorunları, kolit, safra taşları, hepatit, kramplar ile hipoglisemidir. Bu çakranın psikolojik düzeydeki rahatsızlıklarına örnek olarak aşırı hassasiyet, kabul edilmeme korkusu, kendini beğenmişlik, özseverlik, mükemmeliyetçilik, doyumsuzluk, kızgınlık ve aşağılık kompleksini sayabiliriz.
Dengede olan bir karın çakrası, bireye duygu, istek ve deneyimlerini kabullenme, bunları doğru açıdan görebilme ve evriminin gerekli bir parçası olarak tanıma yetisini sunmaktadır. Bu sayede birey iç bütünlüğe ulaşabilmekte ve yaşamdaki yeri ile ilişkili olarak huzuru deneyimlemektedir.
KALP ÇAKRASI
Göğüs kemiğinin hemen arkasında konumlanmış olan kalp çakrasının rengi, elementi ise havadır. Çakranın ön girdabının temsil ettiği psikolojik işlevler insanlara karşı sevgi duyma, aşk, uyum, şefkat, bağışlayıcılık iken arka girdaba özgü psikolojik işlevler dış dünyaya açılan irade ve paylaşmadır.
Timus bezi ile ve kalp sinir ağı ile bağlantılı olan kalp çakrasının etkilediği organlar kalp, akciğerler, lenf bezleri, solunum, dolaşım ve bağışıklık sistemleridir.
Bedenin bu Çakra ile ilgili bölgeleri, el parmakları, eller, kollar, omuzlar, sırtın üst bölgesi, göğüs, göğüs boşluğu, kaburgalar, memeler, yemek borusunun üst bölümüdür.
Kalp çakrasının dengeli çalışmaması sonucu oluşan fiziksel rahatsızlıklar astım, akciğer ve kalp hastalıkları, yüksek tansiyon, sırt, omuz, kol ve el sorunları, meme sorunları, alerjiler, zatürre, akciğer ve meme kanseri; psikolojik rahatsızlıklar ise sorumluluk ve ihanet korkusu, huysuzluk, pasif saldırganlık, duygusal soğukluk, nesnelere bağlılık, yabancılaşma, keder, nefret, öç alma, öykünme, sevgi yetersizliği, sevgiyi almakta ve vermekte güçlük çekme olarak sıralanabilir.
Kalp Çakrası, bedene ait enerji merkezleri olarak tanımlanan karın, pelvis ve kök çakrası olmak üzere 3 alt enerji merkezi ile ruhla ilgili üst enerji merkezleri olarak nitelendirilen boğaz, alın ve tepe çakrası arasındaki iletişimi sağlayan enerji kapısıdır.
Koşulsuz sevginin merkezi olan Kalp çakrasının sağlıklı çalışması bireye sevecenlik, kibarlık, empati, şefkat ve cömertlik gibi olumlu nitelikler kazandırmakta, sevginin gelişimi ile spiritüelliğe doğal olarak artan bir eğilim görülmektedir.
BOĞAZ ÇAKRASI
İsmiyle anıldığı üzere bedenin boyun bölgesinde yer alır. Bedenin ön ve arka tarafında olmak üzere iki girdaba sahip olan boğaz çakrasının psikolojik işlevleri ön girdap için almak ve özümsemek, iletişim ve ifade etmek olurken arka girdap için toplum ve meslekte kişilik hissi, yaratıcılık ve liderliktir. Sembolik elementi eter olan mavi renkli beşinci Çakranın tiroid ve paratiroid bezleri ile ilişkilidir.
Ses telleri, soluk borusu, yemek borusu ve bronşlar boğaz Çakrasından etkilen organlar olurken, bedenin bu Çakra ile ilgili bölgeleri gırtlak bölgesi, boğaz, boyun, ağız, çene ve yanaklardır.
Bu çakradaki işlevsel bozukluklardan dolayı oluşan bazı fiziksel hastalıklar boğaz ve boyun sorunları, duyma sorunları, soğuk algınlığı, bronşit, larinjit, tiroid sorunları, konuşamama; psikolojik rahatsızlıklar ise para, güç ve cinsellikte kontrolü kaybetme korkusu, yüreksizlik, değişkenlik, kurnazlık, namussuzluk, duygusuzluk, küstahlık, dogmatik yaklaşım, gevezelik, ifade yetersizliği, gücü kötüye kullanma, başkalarının üzerinde denetim kurmadır.
Boğaz Çakrası, diğer tüm enerji merkezleriyle dış dünya arasında iletişim sağlandığı merkezdir. Birey bu merkez aracılığı ile gülmek ve ağlamak, sevmek ve nefret etmek, keder ve neşe, üzüntü ve mutluluk, endişe ve huzur, öfke ve sakinlik vb. gibi iç dünyasına ait olan duygusal gerçekliğinin yanı sıra düşünsel birikimini de ifade edebilme yetisini kullanmaktadır.
Dengeli çalışan boğaz çakrası bireye duygu, düşünce ve bilgisini korkusuz ve özgürce ifade edebilme gücü vermektedir. Sözel ifade açıklık, renklilik ve yaratıcılık kazanmaktadır.
Bu çakranın uyum içinde çalışmanın bireye sağladığı en önemli özelliklerden biri gerektiğinde “hayır” diyebilme yetisidir.
ALIN ÇAKRASI
İki kaşın ortasında yer alan alın çakrası üçüngü göz merkezi olarak da bilinmektedir. Koyu mavi renkli olan bu çakranın elementi zihinsel enerjidir. Bedenin ön ve arka tarafında olmak üzere iki girdabı bulunan alın çakrasının psikolojik işlevleri ön girdap için zihinsel kavramları anlama ve canlandırma yeteneği ve sezgi, arka girdap için fikirleri pratik bir şekilde yürütmek olarak sıralanabilir.
Epifiz bezi ve Medulla sinirağı ile ilişkili olan alın çakrasından etkilen organlar burun, kulaklar ve gözler olurken, bedenin bu Çakra ile ilgili bölgeleri Alt beyin, beyincik, yüz, sinüslerdir.
Alın çakrasındaki işlevsel bozukluklar, fiziksel düzeyde burun sorunları, göz sorunları/körlük, baş ağrıları, sersemlik, Parkinson hastalığı, beyin tümörleri ve kanamaları, felç, sinüzit, nezle, uykusuzluk, öğrenme zorlukları ve kabus görme şeklinde hastalıklar yaratırken, psikolojik düzeyde konsantrasyon bozukluğu, dengesizlik, zihinsel gerginlik, şaşkınlık, gururluluk, kararsızlık, ayırt etmek yetersizliği, hayal kırıklığı, sezginin ve bilginin kötü kullanımı gibi sorunlara yol açmaktadır.
Entelektüel kapasite, kavrayış ve açıklıkla ilişkili olan alın çakrası aracılığıyla birey gerçeğin yüce kavramlarını algılama, ahlaki değerleri kavrama ve hayatın sunduğu dersleri öğrenme yeterliliğini geliştirmektedir. Sağlıklı çalışan alın çakrası kişinin hayal gücünü kullanma ve kendini bir konuya yoğunlaştırma yeteneğinin göstergesidir. Bu merkez aracılığı ile zihinde tasarlananlar kolaylıkla hayata geçirilmektedir. Yine dengeli çalışan alın çakrası odaklanma kapasitesinin kalitesi, iç bilgilere erişim kolaylığı ve fikirlerde kazanılan netlik ile bireyi destekleyerek, kişinin daha açık, bağımsız ve farklı düşünmesine yardımcı olmaktadır.
TAÇ ÇAKRASI
Tepe çakra olarak da adlandırılan bu çakra başın tepe noktasının yaklaşık 6 cm. kadar yukarısında yer almaktadır.
Açık mor ya da beyaz renkli olan Taç çakrasının elementi spiritüel düşünce enerjisidir. Saf varoluş ilkesinin atfedildiği bu merkezin psikolojik işlevi spiritüel anlayış, evrensel bilinçle bağlantı ve birleştirmedir. İnsanın spiritüel kalitesini ve bilincinin durumunu belirtir.
Hipofiz bezi ve Beyin sinirağı ile bağlantılı tepe çakrasından etkilen organ doğrudan beyin iken, bedenin bu Çakra ile ilgili bölgeleri sinir sistemidir.
Tepe çakrasının dengeli çalışmaması sonucu oluşan fiziksel rahatsızlıklar Migren, anlayış ve öğrenme zorluğu, gelişim bozuklukları, genetik bozukluklar, beyin ve omuriliğin yaygın fibrotik hali ve sinirsel rahatsızlıklar olarak sıralanırken, psikolojik düzeyde yaşanan rahatsızlıklar yabancılaşma, depresyon, apati, hüsran, gücü kötüye kullanma, fanatizm, tarikatçılık, ateism, kafa karışıklığı ve sıkıntı şeklinde kendini göstermektedir.
Tepe Çakrası, en önemli enerji merkezidir, yaşama girdiğimiz kapıdır. Ceninin ana rahmine ilk düşmesi sonrasında ilk gelişen enerji merkezidir. Bebeğin ana karnındaki gelişiminin tamamlanması sürecinde çakraların gelişimi en üst çakra olan taç çakradan başlayarak aşağı düzeylere doğru sırasıyla alın çakrası, boğaz çakrası, kalp çakrası, karın çakrası, pelvis çakrası ve nihai olarak kök çakrasıdır. Kök çakra yeryüzü ile ilişkimizi belirlediği için bebekte bu enerji merkezinin gelişiminin tamamlanması ile birlikte doğum başlar ve birey ana karnından çıkarak dünyaya gözlerini açar.